15 Şubat 2019

Yirmi Beş Çeşit Katkı Maddeli Zehirli Ürünleri Nasıl Yiyebiliyorsunuz?

Domates, biber, patlıcan, kabak, salatalık… Fiyatlar düştü iyi de; yirmi beş çeşit katkı maddeli bu zehirli ürünleri nasıl yiyebiliyorsunuz?

Son 1 haftadır yüzler gülüyor. Hükümet fiyatların yarı yarıya düşmesinden çok mutlu, çünkü halk isyandaydı.

Vatandaşlarda mutlu ceplerinden daha az para çıkmaya başladı.

Buraya kadar her şey güzel de yaz aylarında ,  sıcak mevsimde tarlalarda yetişmesi gereken bu ürünleri nasıl oluyor da sera dediğimiz kapalı alanlarda toprak dahi olmadan sadece 25 çeşit katkı maddesiyle yetiştirilen bu zehirli ürünleri ,üstelik para vererek yiyebiliyorsunuz?

Benim sera kavramında çiçek yetiştirilen kapalı alanlar gelirdi ki son 20 yıldır bize dayatılan yaz sebzelerini kışın yeme kültürü.

 

Sevgili Dostlar, sene 2011 dünyaca ünlü tarım ilaçları şirketi Bayer Crop Sience için Promethues Consultant Grup çatısı altında satış ve pazarlama ekiplerine 1 yıllık MBA programı vermeye  başlamıştık.

Onlara Tailor Made (özel üretim) eğitim hazırlayabilmemiz için şirketin GM, Pazarlama Direktörleri, Satış Direktörü ,bölge müdürleri ve saha ekipleri ile onların Antalya, Adana, G.Antep,  Diyarbakır, Batman, Mardin, Urfa illerindeki müşterilerini, bayilerini gezdim.

Bu sayede örneğin GAP’ın ne kadar önemli olduğunu, uçsuz bucaksız ovaları, bereketi, bolluğu gördüm. Güneydoğu’da fakirliğin değil aksine batıdan daha fazla bolluğun, üretimin olduğunu gördüm. Mesela Şanlıurfa’da ziraat mühendisi açığı vardı. O dönem Urfa’da normal apartman dairesi 150-170 m2 750.000-1.000.000 TL arasındaydı. Site değil, güvenliği, oyun parkı, kapalı otoparkı, havuzu vs olmadan. Şaka değil, gerçek…

Batman’da Alman Hastanesi, TED Koleji ve zenginliği gördüm. Devlet Urfa’ya Kalp hastalıkları hastanesi yapmış. Batı da sadece İstanbul’da Kadıköy’de Siyami Ersek var. Mardin Kızıltepe’de bir devlet hastanesi yapılmış, batının hiçbir ilçesinde kesinlikle bu kadar büyüğü yok..Yollar, okullar, barajlar..Gidip, görmelisiniz.

Asıl fakirlik Karadeniz dağlarında ,Marmara’nın köylerinde. Güneydoğu’da en fakirin 300 dönüm arazisi var.40.000 dönüm, 20.000 dönüm, 10.000 dönüm arazi sahipleriyle tanıştım. İngilizce Almancayı ana dili gibi konuşuyorlar. Marmara’da, Karadeniz’de ise gariban köylünün 10 dönüm arazisi varsa şanslı. Bu arada siz oralı değilseniz paranızla bile satın alamıyorsunuz.

Dünya’nın en büyük çiftliğinden biri olan TİGEM’e ait 2.200.000 milyon dönüm Ceylanpınar çiftliğini gezdim, hatta yavru ceylanları dahi gördüm.

Velhasıl konumuz sebze olduğu için benim Antalya’da gezdiğim seralardan bahsetmek istiyorum. O  zamana kadar şunu biliyordum ,mutlaka hormon kullanıyorlardır diye. Ancak seralarda Domates, biber, patlıcan, kabak, salatalığın toprakta bile yetişmediğini bizzat gördüm. Seralarda borular vasıtasıyla tamamen kimyasal maddelerle bu ürünleri kısa sürede yetiştirip, yetiştirip bize maalesef yediriyorlar.

Bir Müslüman sadece para uğruna Müslüman kardeşini bile bile nasıl zehirler? Daha da önemlisi sera sahiplerine sorduğum zaman yetiştirmek için ne kullanıyorsunuz diye aynen aldığım yanıtlar ‘’HORMONSUZ OLMAZ, 25 ÇEŞİT KATKI MADDESİ KULLANIYORUZ ‘’ oldu. Ben tabi şok.

Hatta bazı görüşmeleri ve bu anlattıklarını cep tel ile kameraya çektim, Bayer çalışanlarına şimdi bunu Uğur Dündar’a göndereceğim diye şaka yaptım, korkuttum.

Evet iyi duydunuz aylardır sadece fiyatını konuştuğumuz aslında her biri birer zehir olan bu ürünleri bu yazımı okuduktan sonra halen kışın tüketmeye devam edenlere tek sorum olacak ?

Hadi kendi sağlığınızı düşünmüyorsunuz, belki sigara ,alkolde alıyorsunuz eyvallah ancak hepimizin üzerine titrediği, okul çantalarını bile yorulmasınlar diye gözünüzden sakındığınız  yavrularınıza da yedirmeye devam edebilecek misiniz ?

Devlet, anayasaya göre vatandaşının sağlığını korumakla yükümlü ve görevlidir. Şimdi bir de seralarda daha fazla üretim yapılarak bu insanların zehirlenmesine nasıl izin veriliyor ? Üstelik daha fazla üretim için kredi teşviği vs verilmeye başlandı.

Ruslar, Almanlar, İngilizler almak istiyorsa alsınlar ve satın ama kendi vatandaşınıza bunu Allah rızası için yapmayın, satmayın.

Ülkemizde Neden kanser vakaları arttı? Şimdi bu yazımdan sonra bakanlar çıkıp, yahu hiçbir şey yok, yazılanlar ülke düşmanı, ben bakın kameralar karşısında salatalık yiyorum diyebilir ancak 1980’lerde Çernobil Nükleer santral faciası olduğunda da rahmet Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, çaylarımızda radyasyon yok diyerek kameralar karşısında çay içtiğini hiç unutmuyorum. Ancak Karadeniz bölgesinde Türkiye ortalamasının kat kat üzerinde kanser vakalarını olduğunu biliyor musunuz?

Peki kışın ne yemelisiniz ?

Bir kere kış sebzeleri olan ıspanak, lahana, pırasa, karnabahar yemelisiniz. Bunun haricinde kuru fasulye, barbunya, nohut, mercimek, bulgur, pirinç, et ve balık. Bunların hepsi size yeter ve artar.

Zaten Rabbimiz vücudumuzu da buna programlı yaratmış. Bir insan biraz da özlemeli, her mevsim aynı şeyleri yemek sıkar.

Yazın yani haziran–eylül arası ne yemeliyiz? Taze fasulye, bakla, domates, kabak, patlıcan, salatalık ancak sadece TARLA’da yetişen mesela Çanakkale tarla domatesi gibi.

Marketlerin bir kısmı yazın bile anlaşmalı seralardan ürün alıp, satıyorlar.  O ürünler yazın dahi yenilmez.

Bu gerçekleri İstanbul Üniversitesi Onkoloji (Kanser hastalıkları) Hocası Sn. Doç Dr. Yavuz Dizdar ile Sn. Prof. Canan Karatay ve Sn. Prof. Osman Müftüoğlu Hocalarımız da sık sık gündeme getiriyor.

Sağlığınız, sağlıklı nesiller için ‘’YAZIN YAZ SEBZELERİ, KIŞIN KIŞ SEBZELERİNİ TÜKETİN ‘’

Son pişmanlık fayda vermez.

İyi hafta sonları,

Cevat Kabataş

15/02/2019